IDA Half Ultra 66K 4 Aralık 2021

____________________________________________________________________

Bilgisayarın başında otururken biryerlerden arada reklamını gördüğüm IDA Ultra’nın linkleri karşıma çıkıyor. 114KM ve 66KM olarak uzun parkurları var. 15KM ve 36KM olarak da daha kısa parkurları. Sayfalara bakınırken, hadi katılayım yahu, ne olacak diyorum. E yarış Balıkesir’de. 15KM koÅŸmak için de ta oraya gitmeye masraf yapılmaz… Sonra düşünüyorum, e 36’yı da burada koÅŸarım diyorum. Sonra 66K yarışına kayıt olmuÅŸ buluyorum kendimi… 🙂 Yarışta bir hedef yok. Hedef bitirmek, biraz gezip görmüş olmak.

Yarış öncesi:

Zaten o dönem düzenli akÅŸam koÅŸularımı yapıyorum. Kısa koÅŸular ve düz zemin tabi. Günlük 10K koÅŸularıma iki haftada bir çeyrek maraton mesafesi ekliyorum. Etraf düz, tırmanacak yer yok. Ama IDA Ultra 66K 2500 metre kadar tırmandıracak bir yarış. Etrafta antrenman yeri düşünüyorum. Kazandere Barajı’na inen bir yol var. Bu yol boyunca tırmanış birkaç yüz metre yükseliÅŸ toparlıyor. Arada buraya gidip burada koÅŸarak antrenman yapıyorum. Hani aslında vakit buldukça yapabildiÄŸim kadar antrenman yapmaya çalışıyorum. Ha istediÄŸim gibi çok planlı, hedefli bir ÅŸeyler yapamıyorum, o baÅŸka.

Eylül ayı sonunda bir 30K koÅŸu yapıyorum. Birkaç gün sonra belirlediÄŸim tırmanış rotasına gidip akÅŸam antrenmanı yaparken bir telefon alıyorum ve antrenmanı acilen bitirmem gerekiyor. Birkaç gün sonra tekrar birkaç koÅŸu yapıyorum. Bir koÅŸumdaTabi koÅŸunun 3,5 – 4. kilometresi gibi sol bacağımın ayak bileÄŸine yakın iç tarafta bir aÄŸrı baÅŸlıyor. Biraz tempo deÄŸiÅŸtirip, basış ÅŸekli deÄŸiÅŸtirip devam ediyorum. ama ilerledikçe iyice aÄŸrı rahatsız ediyor. Saate baka baka zorla mesafeyi tamamlamaya çalışıyorum. Tamam diyorum, 30K sonrası daha iyi dinlenmem lazımdı, iyi dinlenmeden koÅŸmaya tırmanmaya devam ettim… Bir hafta ara vermeye karar veriyorum. Zaten yürürken ve dokununca bile bölgede aÄŸrı var. Eve gelince Ä°nternet’te biraz araÅŸtırıyorum, kendime Shin Splints tanısı koyuyorum. :s Planladığım gibi bir hafta koÅŸmuyorum. Arada rulo üstünde bacağımı gezdiriyorum, arada buz tutuyorum vs. Bir tane de kas gevÅŸetici edindim… 11 Ekim’de yaptığım hafif koÅŸuda da aÄŸrı vardı ama bitirdim yine mesafesinde koÅŸuyu. Yine bir hafta koÅŸmadan durdum ve tekrar koÅŸtuÄŸumda yine aÄŸrı vardı. Öncesine göre az ama var yine hani. Bir hafta kadar sonra tekrar koÅŸuyorum, aÄŸrı var ama katlanılır düzeyde. Birkaç gün koÅŸuyorum öyle. Yine bir hafta ara veriyorum. Sonra bir 31K koÅŸuyorum Kıyıköy ormanlarında. YumuÅŸak zeminde koÅŸu çok rahatsız etmiyor. Sonrasında rulo ile biraz ilgileniyorum bacağımla, kas gevÅŸetici vs… Günü birlik antrenmanları bırakıp birkaç gün ara ile koÅŸmaya baÅŸlıyorum. Hani aÄŸrıya göre daha da az ya da hiç antrenman yapmamam lazım ama bu durumda yarışa gitmemem lazım. Zaten o dönemde kararsızlık var. Kendimi iyi hissedersem katılırım, olmazsa da olmaz diyorum. Ama kızıyorum da içten içe kendime. Bu ÅŸekilde hafif hafif antrenmanlar devam ediyor. AÄŸrı da azalıyor ve ortadan kalkıyor zaten son zamanlara doÄŸru.

Yarış haftası geliyor. Hava durumu bol yağış gösteriyor tabi. Åžeker deÄŸiliz erimeyiz diyorum. Yarış için bir ÅŸeyler hazırlıyorum. AÄŸrım da geçtiÄŸi için katılacağımdan eminim. Kitte eksik olmasından dolayı yarışa alınmamak istemiyorum. Tabi tamamlamayı da Decathlon’dan yapabiliyorum anca. Yarışın teknik toplantısını telefondan izliyorum, Decathlon’a yaÄŸmurluk almaya giderken… Asla Durma Fatih yaÄŸmurluk alın diyor, şöyle iyi, böyle iyi. Ben düşünüyorum tabi, kışın bir rüzgârlık giyersem giyiyorum, onun dışında yaÄŸmurluk kullandığım hiç olmadı. Ve koÅŸuda rüzgârlık bile beni piÅŸirmeye baÅŸlıyor. Bin liralık bir tüzgârlık kullanmadığım için belki. 😀 Decathlon’da da koÅŸu yaÄŸmurluÄŸu kalmamış. Kadın bölümünden bir ÅŸeyler buluyorum, beyaz olması daha iyi diyorum ama tam iÅŸime gelen bir ÅŸeyler deÄŸil. SorduÄŸum görevli futbol bölümünü öneriyor. Gidip bakıyorum ve gördüğüm yaÄŸmurluÄŸu bir deneyip alıyorum. Zaten beÅŸ dakika sonra kapanıyor mekân. 🙂

Yarış Cumartesi sabahı baÅŸlıyor. PerÅŸembe akÅŸamı güzel bir uyku çekiyorum. Cuma akÅŸamında okuldan çıktığım gibi atıştırıp yola çıkacağım. Tabi çıkmam biraz zaman alıyor, arkadaşın iÅŸi bitsin diye bekliyorum. Eve geldiÄŸimde dikiz aynasından aracın arka stop lambalarının sönmediÄŸini görüyorum. Bu fena. 10 saatten uzun sürecek bir etkinlikte akünün bitmesi demek bu (ki birkaç ay sonra başıma geldi. 😀 ). YaÄŸmurdan su girmiÅŸ olabilir diye arka farları söktüm, kontrol ettim. Kabloları kontrol ettim. Sigorta kutusundan sigortasını buldum. Son çare, araçtan indiÄŸimde sigortayı çıkararak lambayı söndüreceÄŸim ve bittiÄŸinde tekrar sigortayı takarak kullanacağım. Tabi tam o esnada araçtan inecekken, fren pedalına bir basışım ile yanan stoplar sönüyor. Pedaldaki sensör takılı kalmış, bir anda çözülüyor. Bana rahat bir 40 dakika kaybettirdi…

Eve geçiyorum ve bir makarna hazırlayıp tıkınıyorum. O esnada eÅŸyalarımı hazırlıyorum, sabah yemeye bir ÅŸeyler hazırlıyorum. Rotayı inceliyorum, ediyorum. Feribot saatlerine bakıyorum, kaçırmam an meselesi. Hani birini kaçırırsam yarışa yetiÅŸemeyebilirim. Hemen depoyu doldurup yola çıkıyorum. Yağışlı bir hava var yer yer. Otoban henüz inÅŸaat halinde, açık olsa kullanırım. Gelibolu’ya tam yetiÅŸtiÄŸimde hazırda bir feribot var. Giriyorum hemen. Feribotta karşıya geçene kadarki sürede araçta yan koltukta uzanıp biraz dinlenmeye çalışıyorum. Çardak’a varıyorum ve yola devam ediyorum. TaÅŸtepe ya da Ezine yakınlarındaydı. Sol ÅŸeritte bir karaltı var. SaÄŸ ÅŸeritten gitmesem Allah korusun kara bir ineÄŸe çarpacağım belki. O kadar görünmüyor hayvan. Yol ortasına duruyor iki üç inek. Ä°nip itiresim geldi ama durmadım. Sabah 5 gibi Güre’ye vardım ve kit dağıtımının yapılacağı hotelin etrafında bir dolaşıp park ettim. Sonrasında da yan koltuÄŸa geçip uzandım, dinlendim. Yarış sonrasına belki hotelde kalırım diye düşündüğümden öncesinden de izin almak istemediÄŸimden öncesinde hotelde kalma dinlenme olmadı yani. 🙂 5.00 gibi vardım, 5 buçuÄŸa kadar kestirdim diyelim ama ne uyudum ne bir ÅŸey. Sonra da kalkıp yarış kitini almaya gittim zaten. Hazırladığım atıştırmalıkları falan yiyemedim bile. Bir yumurta attım, çok az reçelle bir dilim belki… Bu halde 60KM yarışa deÄŸil, koÅŸuya deÄŸil, yürüyüşe bile çıkılmamalı normalde. 😀

Feribottan 1915 Çanakkale Köprüsü inşaatı.

Yarış günü:

Gidip kitimi aldım, giyeceÄŸimi giydim vs. hazırlığımı yaptım aceleyle. Aktarma yapacağımız otobüse atladım beklemeye baÅŸladım. Otobüsle YeÅŸilyurt’a gittik. Yarım saate yakın, yaÄŸmurda bir yolculuktu. YeÅŸilyurt’ta yarış numaramla vs. uÄŸraÅŸtım, bacağıma taktım. Çantamı sıktım vs. hazırlandım. Çanta da koÅŸu çantası deÄŸil tabi. Bir sefer kullanmalık da çanta almaya ihtiyaç duymadım. Güzelce sıktım. Åžu bitse de biraz uyusam diye beklemeye baÅŸladım. Çok fazla heyecan yoktu.EÄŸlencesine, deneyimine, göreyim diye çıktığım bir ÅŸey sonuçta. Millet de son hazırlıklarını yapıyor falan. Bazısı heyecanlı, bazısı rahat. Biri ortalıkta gaz çıkarıyordu, o kadar rahat falan. 🙂

Sabahın körü, köylüler uyuyor diye de baÅŸlangıçta aman aman bir hazırlık bir ÅŸey yoktu. Otobüsten indik, bekledik ve düdükle baÅŸladık vs. Köylü uyanmasın, rahatsız olmasın diye. BaÅŸlangıç kısa bir konuÅŸmadan sonra sanırım düdükle baÅŸlamıştı. Covid 19 önlemlerine o kadar alışmışım ki, maske ile baÅŸlamışım koÅŸuya. BaÅŸladığı gibi dik bir tırmanışla baÅŸlıyor koÅŸu köy içinde. Hafif bir tempoyla tırmandım çok zorlanmadan, köyden çıkınca biraz daha yavaÅŸladım sonra ki dinlenmemiÅŸim zaten, daha da yormanın anlamı yok. Tırmanış bitip köyden çıktık, sisli bir hava içinde koÅŸmaya baÅŸladık. Hava karanlık, yanımdan geçip gidiyor koÅŸanlar. Herkes tabi tam takır koÅŸu malzemesi ile. Ben batonumu bile almadım yanıma, ne olacak, koÅŸamazsam yürürüm diyerek… 🙂 Biraz sonra hava aydınlanmaya baÅŸladı ama yağış da baÅŸladı. Uzunca da bir iniÅŸ vardı. YaÄŸmurluk beklediÄŸim gibi piÅŸirmeye baÅŸladı. YaÄŸmurluk içinde koÅŸmaya alışık deÄŸilim. Hemen çıkarıp çantaya asıp koÅŸmaya devam ettim. Birkaç yerde rotayı kaybedecek gibi oldum ama saatte de yüklüydü, çevrede koÅŸanları da takip edince bir sıkıntı olmadı. Arada asfalt görmek hoÅŸ oldu. Tırmanışlarda çok da iyi koÅŸamadığımı farkettim. Saldım, yürüdüm vs. Dinlenmeden gelmenin sonucu, ÅŸaşılacak bir ÅŸey yok.

Maskeyle koşan kim acaba? 🙂 (Evren Kalınbacak çekimi.)

Adatepe’de ilk CP’ye gelince birkaç dakika bir ÅŸeyler atıştırıp dinlenme fırsatı oldu. Sonrasında ilerlemeye devam. YaÄŸmur da güzel yağıyordu, normalde en sevdiÄŸimden. Ama koÅŸu parkurumda yaÄŸdığında çok da sevemedim doÄŸrusu. Åžikayet de etmedim de… 🙂 Bir dere geçiÅŸinden bahsediliyordu teknik toplantıda. YaÄŸmurdan dolayı rota boyunca biriken su aktığından resmen dere içinde koÅŸar gibi hissettim. Ayaklarım hep su içinde. Millet kayıyor düşüyor. Benim pek kayıp düşme durumum olmadı. Ormanlık alan içinde de dik tırmanışlar var. Onları da koÅŸarak deÄŸil, yürüyerek ilerliyorum ki koÅŸsam takip edemem muhtemelen. Ya da koÅŸamam zaten, oldukça dik. Böyle tırmanışlarda yürüyerek, düzde bayır aÅŸağı bulunca koÅŸarak dere tepe geçip ilerledim…

25 KM gibi olduÄŸunda kafamda artık bir ÅŸeyler ÅŸekillenmeye baÅŸladı. Kullandığım ayakkabılar Decathlon’dan alma Kalenji Kiprun Trail Race 4 Evadict. K-only olayı ile içe basma destekli diye almıştım. Genel olarak memnun olduÄŸum bir ayakkabı idi ama 0,5 kadar bir ölçü farkı olduÄŸundan baÅŸ parmağımın yanını zedeliyordu uzunca koÅŸularda. Ancak esas sıkıntım iyi su atmaması idi. Daha eski ve ucuz basit Kalenji Run Active M koÅŸu ayakkabım çok iyi su atıyordu. Hissetmiyordum bile suyu. Ancak bu ayakkabılar suyu adeta atmıyordu. Ayakkabı tabanlığı plastik bir havuz içinde oturuyordu, bundan dolayı da biriken su iyi atılmıyordu. Bastıkça üstündeki dokudan köpürüyordu ama yine geri çekiliyordu bir kısmı. Hava iyileÅŸtiÄŸinde bile uzunca bir süre ayaklarımda hiç kuruma olmadı. Zemini tutmasına gelince hiçbir ÅŸikayetim olmadı o konuda. Ne toprakta ne çamurda ne taÅŸta kaydı, o açıdan tabanı gayet iyi geldi. Ama içi su dolu bir ayakkabı taşımak oldukça yordu. 25 kilometre mesafeden sonra koÅŸmaktan ziyade yürümeye baÅŸladım. Hesapladığımda da geri kalan yolun tamamını yürüsem bile 14 saat bitiÅŸ süresi içinde bitiririm diyordum. Yürümeye baÅŸladığımda da hava biraz serin gelmeye baÅŸladı, yaÄŸmurluÄŸu giydim yer yer, yer yer çıkardım. Yarışın yapıldığı yerler gayet güzel yerler aslında. Ama bize pek tadını çıkaracak vakit olmadı. 🙂

Altınoluk üstleri.

Ä°lerledikçe farklı sorunlarım da oldu. Shin splints ile ilgili bir aÄŸrım olmasından endiÅŸeleniyordum ama bir sıkıntım olmadı. SaÄŸ dizimin alt kısımlarında bir aÄŸrı hissetmeye baÅŸladım bastıkça. Bayır aÅŸağı iniÅŸte koÅŸmamı engelliyordu bu aÄŸrı. Yürürken veya tırmanırken sıkıntı deÄŸildi pek. Altınoluk’taki Sanayi CP noktasına kadar ilerleyeyim, orada bırakırım belki diye düşünmeye baÅŸladım. Hani aÄŸrı dizimi zorluyordu iniÅŸlerde. Ciddi bir ÅŸeylere dönüşmesini istemiyordum. Ä°nsandan uzak bir yerde de yolda kalıp uÄŸraÅŸmak baÅŸkalarını da uÄŸraÅŸtırmak istemiyordum. Sanayi CP’de ise biraz dinlenip beslenince yola devam etmeye karar verdim. Zaten bir maraton mesafesi ilerlemiÅŸtim ve 20 KM civarı bir mesafe kalmıştı. KoÅŸamasam da yürüyerek bitirebilirdim vakit dolmadan. Bu ÅŸekilde düşünerek devam ettim.

Altınoluk üstleri.

Tırmanışlar baÅŸladı zaten yine. Tırmanışta da herkes yürüyerek ilerlediÄŸi için baÅŸkaları ile sohbet ederek ilerledik. Burası tabi toprak orman yolu kıvamında yerler. Ä°lerlemek zor olmuyor. Tırmanış bitti mi, ne kadar kaldı diye sorup duruyorlar. Ben de saatten tırmanış profiline bakıp söylüyorum, ilerliyoruz. Batonsuz iyi tırmanıyorsun yine diyorlar. Dedikleri yol da gayet düzgün yüzeyli sadece meyilli bir yol. KoÅŸarım bile normalde ama, normal deÄŸil iÅŸte. Ömrümde o kadar elevasyonu tek günde tırmanmamışım. Marmaris Granfondo’da bisikletle tırmandık belki ama yürümedim koÅŸmadım… Kendi antrenman rotamda da 20 KM koÅŸsam birkaç yüz metre yükseklik birikiyor anca. 🙂

Tırmanış bittiÄŸinde diÄŸerleri hızlandı, koÅŸarak ilerledi. Ben koÅŸmaya çalışsam da çok hızlı ilerleyemiyorum tabi. 50 KM civarı Dedepınar CP’ye geldik. Orada biraz beslendik, dinlendik. Farkettim ki ıslak ayakkabıların içinde ayaklarım mahvolmuÅŸ. Ancak hava bir süredir iyiydi ve ayaklarım oldukça kurumuÅŸtu. Yedek çorap, ayakkabı vs. malzeme de getirmemiÅŸtim. O ÅŸekilde devam edecektim. Sadece ayaklarımda kabarcıklar oluÅŸmaya baÅŸlamıştı, onlar sıkıntı olacaktı. Yarışı daha önceden koÅŸan bir koÅŸucu, bu noktada temiz çorap ve aykkabı giydiÄŸini, ama baÅŸladığı gibi yine dereden geçildiÄŸi için yine ıslandığını söylemiÅŸti. Yapacak bir ÅŸey yok. 🙂 Oradan da yola çıkıp ilerledik ve az sonra bahsedildiÄŸi dereden geçip tekrar ıslanarak devam ettim.

Ayaklar cidden sıkıntı oldu tabi. Fırsat bulunca koÅŸar gibi yapıyordum ama koÅŸamıyordum tabi. Hızlıca ilerlemeye çalıştım yürüyerek. Yanımdan gelen de geçip gidiyordu. ÇaÄŸla diye bir kızla karşılaÅŸtım, iniÅŸte düzde koÅŸarak beni geçiyordu, tırmanışta ben yürüyerek onu geçiyordum. Az sonra hava kararınca beraber ilerlemeyi önerdi. Birbirimizi gerekirse beklemek kaydı ile olur dedim ve ilerledik. Daha sonraki yarışlarda 3.lükleri vs. dereceleri oldu kızın. Onun da ayağında sorun var tabi, parmağı acıyor ama yine koÅŸabiliyor gerektiÄŸinde. YaÄŸmur da tekrar baÅŸladı o aralar. Bir köyde bahçe içinde baÄŸlanmamış köpek biraz adrenalin yükseltti. ÇaÄŸla da güzel bir çığlıkla köyü inletti tabi…

Son CP’yi geçerken yağışta yürümemizin etkisiyle yine yaÄŸmurluÄŸu giydim. Kaç kilometre kaldı diye sorup duruyor, az kaldı az kaldı diyerek ilerliyoruz. Ayaklar iyice hırpalandı, su kabarcığı oldu her tarafı. Basış ÅŸeklimi deÄŸiÅŸtirsem farklı bir kabarcığa denk geliyor, canım fena yanıyor. Bazen sekiyorum, o zaman daha fena yanıyor. 🙂

Kaybolmadan etmeden Güre’ye vardık. Son CP’den Güre’ye gelene kadar bir saat geçti neredeyse. Finish alanına giriÅŸi göremiyoruz. Hotel etrafında döndük alanı bulduk vs. ÇaÄŸla koÅŸarak bitirelim dedi ama ayaklarda kabarcıklardan su topları üstünde yürüyorum adeta. Benden çıkmaz dedim, sen koÅŸ. O koÅŸtu, ben yürüdüm bitirdik yarışı. O kadar geçen zamana raÄŸmen sonuncu bitirmemiÅŸ olduk, sondan üçe de giremedik. 🙂

Bana yürümek zor geliyor bırak koşmayı. 🙂 (Fotoğraf: Doğukan Temiz)

Gidip biraz makarna vs. yedik, dağıldık. Tam araca geçtim, çantamı vs. masada unutmuşum. Ayak kabarcıklarım üstünde ilerleyip geri döndüm, çantayı alıp tekrar araca döndüm. Kısa bir yürüyüş ama baya işkence oldu.

90 bin küsür adım atıp 960 küsür kat çıkıp bitirmişim etkinliği.

Araçta birkaç saat uzanıp dinlendim. Hotel aramaya falan uÄŸraÅŸmak istemedim. Biraz toparlanıp geri yola çıktım. Feribotla karşıya geçerken biraz dinlendim. Sonra da yola devam ederken uykum bastırdıkça bir benzinliÄŸe çekip biraz kestirdim. O ÅŸekilde dört beÅŸ mola yaptım. Çorlu’daki bir benzinlikte durup hazır sandviç ve yakıt aldım. Eve geçtim ve akÅŸama kadar yattım, dinlendim, uyudum…

Dönüp bakınca katıldığıma memnun olduÄŸum bir yarış. Zor olacağını biliyordum ama beklediÄŸimden daha zor geldi. Bunda dinlenmeden gitmemin de etkisi var. Ekipman olarak da yetersizdim tabi. Sırt çantası koÅŸuya uygun bir çanta deÄŸildi. Su içmek, beslenme, jel vs. kullanmak zordu biraz. Ayakkabım toprak vs. bozuk yol koÅŸulları için iyiydi ama hem uzun koÅŸuda ayaklarımı incitiyordu hem de iyi su atmıyordu. Bir de yarış boyunca çok az sıvı aldım. Hani suluklarım bitti bitmedi, CP’lerde biraz kola, soda falan içtim ama 60 KM bir etkinliÄŸe göre çok az bir su içtim. Hani evde otursam, o gün belki aynı suyu içebilirdim yine… Bu da yaptığım ayrı bir saçmalık oldu. Beslenme olarak pek sıkıntım olmadı, canımın çektiÄŸi ne varsa yedim. Verilen tişört ve hırka gayet iyi, tasarımları güzel.

Bir daha yapmam herhalde bunu diyordum yarışta ama 2022’nin yarışına da kaydoldum çoktan. Bu sefer düzgün bir sırt çantası alıp katılacağım tabi. Ä°ki batonumu da alacağım. Ayakkabı olarak aynılarını kullanmasam çok iyi olacak ama karar vermedim henüz. Henüz yeterince saÄŸlamlar ama tarlada yürürken bir tanesinin iç yan kumaşını deldirdim, yine kullanılabiliyor sıkıntı olmadan. Yine de farklı bir ayakkabı alsam çok iyi olacak. DiÄŸeri çok çektirdi çünkü. Hani yürür gibi yapmakla yürümek arasında bile çok fark varken böyle uzun mesafe bir etkinlikte suyu iyi atan ve ölçüsü tam, ayağımı incitmeyen bir ayakkabının mutlaka çok farkı olacaktır.

Yorum yok

Henüz bir yorum yok.

Bu yazıdaki yorumlar için RSS beslemesi. Geri izleme URI

Yorum yaz