Eskişehir’de Yunus’tan Nazım’a Kantat Dünya prömiyeri

____________________________________________________________________

Dün neredeyse her Cuma günü olduğu gibi Eskişehir Opera Binası’ndaki senfoni konserini seyrettim. Hani normalde hafta içi bileti alır, Cuma gider oturur, EBB orkestrası çalar biz dinlerdik ya da arada farklı şefler gelir farklı bir şeyler çalar ya da farklı sanatçılar gelir farklı enstrümanlarla bir şeyler sergilerdi vs. Bu seferki ise baya bir farklı idi. Hasan Yükselir ve Fırat Yükselir’in Yunus’tan Nazım’a Kantat Dünya prömiyeri vardı.

EBB Opera Binası

EBB Opera Binası

19.45 gibi EBB Opera Binasında idik. Girişteki broşürlerden alınca farklı bir şeyler olacağını anladık, zira da öyle oldu. Orkestra sahneye geldikten sonra arkasından yaklaşık yüz kişilik İstanbul Avrupa Korosu doluştu içeri. 🙂 Sahnenin önünde de 6 sandalye duruyordu. Biraz sonra da solistler ve şef de gelip yerlerini aldılar. Sahne bir kalabalıktı ki neredeyse yer yoktu solistlere, hemen sahne kenarının yarım metre falan gerisinde idi sandalyeleri. 🙂

 

Etkinlik başladı ve biz de zevkle dinledik, izledik. Sanatçılardan başka izleyecek bir şey yok bu tür şeylerde ama olsun, onları izlemek de güzel. Mesela yanlış hatırlamıyorsam ismi Mine olan hanım ablam (Konser maysteri yardımcısı olan 🙂 ) elbisesini değiştirmiş falan ayrıntılar…

Genel olarak kantat mükemmel idi. Hani çok işin içinde değilim ama seyirci gözüyle hoşuma gitti, annem de beğenmiş. Hatta herkes beğenmiş ki gayet çok alkışladılar. Bitişte Yılmaz Büyükerşen de bir konuşma yaptı, baya alkışlandı vs. Hep yabancıların eserleri çalınıyor, artık bizimki de çalınacak dedi.

Kantatta Yunus Emre’den başlayıp Mevlânâ’dan falan geçilip Nazım Hikmet’e gelinip öyküleri anlatılıyor. Başlangıçta bir şiir seslendiriliyor ve gayet yüksek sesli bir başlangıç var, hatta gürültülü de denebilir de kirlilik türünden anlaşılmasın. Bu tür de bir bitişi var ve araları da enfes. Yaklaşık bir buçuk saat kadar sürdü ama giriş ve bitişte zamanı pek takip etmediğimden yaklaşık diyorum. Bir de tek bölüm ki bir kez oturup sonunu bilmeden dinlemek biraz tuhaf oldu. Acaba hiç bitmeyecekmi düşüncesi geldi bir an ama bitince de bozulduk tabi. 🙂

Dönüşte de yağmur yağıyordu, tek bir şemsiyenin altına sıkışıp geldik eve. Tabi enseler ıslandı, paçalar ıslandı, spor ayakkabı ile gidince ayakkabılar ıslandı vs. iyi bir şekilde bitti akşam… 🙂

Ha bu arada etkinlikten fotoğraf yok elimde. Önlerdeydim ama kenardan yer bulabilmiştim, bu sebeple pek iyi fotoğraf alınacak bir yerde değildim.

Yorum yok

Henüz bir yorum yok.

Bu yazıdaki yorumlar için RSS beslemesi. Geri izleme URI

Yorum yaz