Metin Yurtbaşı “Uygulamalı Fonetik” Eğitimi semineri
____________________________________________________________________Eskişehir MyEnglish’te Metin Yurtbaşı’nın “Uygulamalı Fonetik” Eğitimi semineri vardı bu sabah. Gerçi herkes seminere sertifika vereceklermiş denildiği için gitti de, verildi de zaten. Ancak onun dışında da yararlı bir seminerdi.
Normalde seminerin tam hali 60 saat ve bu süreden sonra sertifika veriliyor. Biz ise olayı sadece üç saatte hallettik. 🙂 Sabah 8:40 gibi MyEnglish’teydim, daha dershane görevlileri bile gelmemişti işe. 🙂 Saat dokuz gibi de Metin Yurtbaşı geldi. Birlikte asansörü çıkarken de semineri onun yapacağını çakmayı başardım. Kantine gidince de kim olduğunu. İki bavul dolusu kitapları vardı yanında. Birini asansörden kanitine kadar taşıdım, oradaki bir masanın üzerine yerleştirdik.
Bir süre sonra da seminer başladı. Seminerde teknik sistemi kullanan arkadaşların sistemi pek tanımamasından dolayı Metin beyin getirdiği VCD’den telaffuzları duymamız mümkün olmadı. Tabi kendisi halletti telaffuz meselesini. Daha sonra da VCD oynatıcıyı kullanan arkadaşın Stop butonunu kullanmaya yabancı olmasından dolayı klipler arasında geçişlerde biraz zaman kaybı oldu ama bunlar genel problemlerdi ve aslında çok da bir şeye engel olmadı.
Çeşitli kelime ve cümleler ile İngilizce kelime ve cümlelerin okunuşları üzerinde çalıştık, daha doğrusu çoğunlukla dinledik ve uuu, u, ı, aa, vs. sesler çıkardık vs. eğlenceliydi seminer. Metin bey yurtdışında yaşadığı çeşitli olayları anlattı. Yurtiçinde öğretmenlerimizin telaffuz problemleri ile ilgili tecrübelerini falan anlattı. Bu fonetik işi bizim için normalden biraz daha önemli, çünkü bu dili öğrencilere öğretecek olan da biziz, düzgün bir şekilde öğretmek varken, o dile tecavüz ederek öğretmek niye. İşini düzgün yapmamak meselesi de sayılabilir.
Seminer böyle geçti işte. Saat 10:30 gibi bir ara verdik. Arada da masanın üzerine yerleştirdiğimiz kitapları falan inceledik alan aldı, Metin bey de imzaladı kitaplarını. 🙂 Lisede iken İngilizce öğretmenlerin orta boy İngilizce deyimler, atasözleri sözlükleri falan gösterirlerdi bize. Hatta bir arkadaşımda da iyi bir sözlük görmüştüm kalite boy. 🙂 Bugün anladım ki bunların hepsi Metin beyin eseri imiş. 🙂
Cep Ingilizce muhabbetinden rakip sayılırız. 🙂 Tabi arada çok büyük bir fark var, ben nereden geldiği bir muamma olan bir veri tabanı kullanarak bir sözlük programı yaptım. Adam ise koskoca bir sözlüğü kendi yazmış. Tabi sadece bir sözlük değil, atasözleri ve deyimler sözlüğü. fak boylarda Rusça ve Almanca ile Türkçe arası sözlükler falan. Abimiz bu işte baya uzman yani.
Uzman derken hani film fragmanları olur , yeşil bir manzara ve yaş uyarısı ile başlarlar, MOV formatındadırlar, birçok kişi ilk QuickTime ile öğrenmiştir bunları oynatmayı. 🙂 İşte bu fragmanlarda bir adam konuşur böyle etkileyici bir tonla falan. Metin beyin ağzından çıkan İngilizce cümlecikleri duyunca da aklıma doğrudan bu fragmanlar geldi. Hayran kaldım desem anlam eksikliğinden hakaret etmiş olurum. 🙂
Seminerin sonlarına doğru da bize televizyondan gösterdiği cümleleri okutmaya başladı. Bu şekilde bizi test ediyordu ki hani sertifika verecekya. Biz cümleleri okuduk, yanlışlarımızı telafi etti, doğrusunu okuduk falan, seminer bitti. Kendi de pek memnun olmadı bu testten ama o sürede yapacak başka bir şey de yoktu.
Ha bir de İngilizce Sesletim Eğitimi kitabını almıştım, kitabını imzalamıştı. Adımı sorduğunda yanlış anlayıp kitaba Ferhat diye yazmıştı ki kalabalık içinde uğraşmak istemedim, sonuçta geri kalan bütün harfler doğru idi. 🙂
Daha sonra da sertifikalarımızı aldık ki 60 saatlik dersi 3 saatte almak neymiş öğrendik. Belgenin üzerinde de 9 – 12 saatleri arasında falan diye yazıyor. 🙂 Yani millet boşa para vermiyor o derslere, biz de o kadar kolay yerleşemiyoruz beleşe. Gerçi Eskişehir’de olsa vakitleri ve ücreti uygun olursa gitmek isterim bu tür seminerlere. Neyse hiç olmamasından iyi tabii ki, işe yarar bir belge sonuçta. O sürede alabileceğimiz eğitim de belli, doğal olarak da sertifika da.
Seminerden sonra da saat 17’ye kadar ders işledik. Kafa sabah 9’dan 17’ye kadar iyi yendi yani. 🙂 Ancak EBB Opera binasında şef Ender Sakpınar ve piyano solisti Emre Şen sayesinde geçirdiğim vakitler götürdü yorgunluğumu. Ha kendime de bir not; piyano resital veya konçertolarına yer ayırtırken salonun solundan yer ayırt ki solistin piyanonun tuşlarına dokunuşunu görebil ve iyice şehvetlen!!!